Открийте безкрайна вселена от истории
“Benim tapınağım evrendir, doğadır. Her sabah güneş doğarken, evreni var edene tapar, güneş batarken, gene onu kutsarım. Felaket içinde yetişip piştiğim için, kendimden daha kötü olanlara yardım etmekten kaçınmam. Karımı, çocuğumu hatta kedimi, köpeğimi mutlu etmeye özen gösteririm. Geceleri nasıl tatlı rüyalara dalıyorsam, hayatımın sonunda dalacağım ölüm uykusunu da öyle beklerim. ”
“Bu ilkeleri hangi kitaptan edindiniz?”
“Doğadan. Ben, doğadan başka kitap tanımam!”
“Ooo!. . Doğa, pek büyük bir kitaptır… Onu okumasını size kim öğretti?”
“Acı ve yıkım! Ülkemde ‘alçak’ diye aşağılanan bir sınıftan olduğum için, Hintli olamayınca, ‘insan’ oldum. Toplumdan dışlandığım için doğanın kucağına sığındım… ”
“Fakat bu toplumdan uzak hayat içinde, hiç olmazsa birkaç kitabınız olacaktır. ”
“Hayır! Tek bir kitabım yoktur. Ben, zaten ne okuma ve ne yazma bilirim!”
İlk olarak 1961 yılında Ali Sami Akyüz çevirisiyle yayınlanmış olan eseri, Yusuf Yağmur günümüz Türkçesine kazandırdı. Hindistan'da bir kulübede mütevazı yaşamlarını sürdüren karı kocaya Avrupalı bir doktor misafir olur, yer, içer… Giderken hediye olarak altın saatini vermek ister. "Biz güneşin doğuşunu da batışını da biliyoruz, ne yapalım saati?" der ve almazlar. Kitabın sonunda doktor, gerçek mutluluğu orada bulduğunu anlatır:
“Gerçeği, sade ve samimi bir yürekle aramak gerekir. Gerçek, ancak doğanın kucağında bulunabilir. Gerçeği, iyi yürekli kişilerden başkasına söylememelidir!”
Sadeleştiren: Yusuf Yağmur
© 2022 Sesle Kitap (Аудиокнига): 9786258477443
Преводачи: Ali Kami Akyüz
Дата на публикуване
Аудиокнига: 14 януари 2022 г.
Разгледай още от
Български
България